Sahne Oyunculuğu ve Ekran Oyunculuğu Arasındaki 3 Temel Fark

  • Home
  • Yazıhane
  • Sahne Oyunculuğu ve Ekran Oyunculuğu Arasındaki 3 Temel Fark
Page Title Shape 1
Page Title Shape 2
Page Title Shape 3

Oyunculuk, hangi mecrada yapıldığına göre farklı dinamikler barındırır. Tiyatro sahnesinde verilen bir performans ile kamera önündeki bir performans arasında ciddi farklar vardır. Hem beden dili hem ses kullanımı hem de karakter yaratımı açısından, oyuncunun yaklaşımı değişmek zorundadır. İşte sahne ve ekran oyunculuğu arasındaki üç temel fark:

  1. İzleyici ile Kurulan Mesafe ve Oyunun Ölçeği

Tiyatroda izleyiciyle olan fiziksel mesafe, oyunculuk biçimini doğrudan etkiler. Seyirciler genellikle sahneye 5-30 metre uzaklıktadır ve bu nedenle oyuncu, en arka sıradaki kişinin bile hem sesini hem de mimiklerini net bir şekilde algılayabilmesi için daha büyük bir ifade kullanmalıdır. Jestler geniş, mimikler belirgin, ses tonu güçlü olmalıdır. Bu nedenle sahne oyunculuğu, “hayattan büyük” bir estetik taşır.

Oysa kamera önünde durum tamamen farklıdır. Kamera her zaman yakınınızdadır; mikrofon da en ufak bir fısıltıyı bile kaydedebilir. Bu yüzden ekran oyunculuğunda, sahnedeki kadar abartılı bir ifade gerekmez. Tam tersine, doğallık esastır. Bazen gerçek hayatta yaptığınızdan bile daha az hareket etmek gerekir, çünkü kamera en küçük detayı bile büyüterek izleyiciye aktarır. Gözünüzdeki bir bakış bile, sahnedeki onlarca jestin yerini alabilir. Bu nedenle, kamera önünde “fazla” olan her şey yapay görünür.

  1. Metinle Kurulan İlişki ve Tekrar Faktörü

Tiyatro doğası gereği tekrara dayanır. Bir oyun sahnelendiğinde, aynı metin haftalarca, hatta aylarca oynanır. Üstelik birçok klasik oyun, yıllar boyunca defalarca sahneye konulmuştur. Bu tekrar, seyircide güçlü bir beklenti oluşturur. Örneğin Shakespeare’in Hamlet oyununda “Olmak ya da olmamak” repliğinin değiştirilmesini kimse istemez. İzleyici, metni tanır ve değişiklikleri hemen fark eder. Dolayısıyla sahnede metne sadakat çok önemlidir. Repliklerde yapılan büyük değişiklikler seyirciyi rahatsız eder.

Sinema ve televizyon dünyasında ise işler farklıdır. Çoğu zaman senaryoyu izleyici ilk kez görür. Üstelik çekim sırasında replikler değişebilir; doğaçlama yapılabilir. Oyuncunun hata yapma ya da doğaçlama özgürlüğü daha fazladır, çünkü bir sahne defalarca çekilebilir. Burada önemli olan, metne birebir bağlı kalmaktan ziyade, özgün ve inandırıcı bir performans ortaya koymaktır.

  1. Karakter Yaratımı ve Seyirci Beklentisi

Tiyatroda birçok karakter, yıllar boyunca sayısız oyuncu tarafından canlandırılmıştır. Bu nedenle seyirci, bir karakterin nasıl oynanması gerektiğine dair bir ön kabule sahiptir. Romeo, Juliet veya III. Richard gibi karakterler, izleyicinin zihninde belirli bir imajla yer etmiştir. Dolayısıyla oyuncunun yorum özgürlüğü sınırlıdır; aşırı farklı bir yaklaşım seyircide tepki doğurabilir.

Kamera önünde ise genellikle karakterler ilk kez hayat bulur. Bu nedenle oyuncunun özgürlüğü daha fazladır. Yönetmen ve yapım ekibi, oyuncudan kendine özgü bir yorum bekler. Karakterin sınırlarını belirleyen şey, çoğu zaman senaryonun ruhu ve yönetmenin vizyonudur. Bu özgürlük, ekran oyunculuğunu yaratıcılık açısından oldukça cazip kılar.

Sonuç

Sahne ve ekran oyunculuğu, aynı mesleğin iki farklı dili gibidir. Tiyatro, sesin ve bedenin en güçlü şekilde kullanıldığı, disiplin ve süreklilik gerektiren bir sanattır. Kamera önü oyunculuğu ise detayların, doğallığın ve anın ön plana çıktığı bir alan olarak öne çıkar. İki alanda da başarılı olabilmek için oyuncunun bu farkları bilmesi ve tekniklerini ona göre uyarlaması gerekir.